İşlemci Nedir? Nasıl Çalışır? Ne İşe Yarar?

İşlemci Nedir? Nasıl Çalışır? Ne İşe Yarar?



Bu yazımızda bilgisayar ve birçok elektronik cihaz için beyin vazifesi gören, veri akışını sağlayan işlemci hakkında bilgi verilmiştir. Şuan birçok işlemci çeşidi bulunmaktadır. Eğer kullandığınız cihaza en uygun işlemciyi seçmek istiyorsanız, işlemcinin ne işe yaradığını ve nasıl çalıştığını öğrenmeli, bunun için de yazımızı okumalısınız.
Bilgisayarın birimlerinin çalışmasını ve bu birimler arasındaki veri (data) akışını kontrol eden, veri işleme (verilerin değerlendirilip yeni veriler üretilmesi) görevlerini yerine getiren elektronik aygıtlara işlemci denir. İşlemci için bir bilgisayarın beynidir ifadesini kullanmak doğru olacaktır.
Bilgisayardaki işlemci tıpkı bir insandaki beyin gibi, hangi bilginin nerede olduğunu bilir, gerekli işlemleri gerçekleştirir ve gerekli yerlere göndermektedir.
Bilgisayar üzerinde yapılan her işlem ve hareket işlemcinin bilgisi dahilindedir. İşlemci mekanik parçası bulunmayan entegre devrelerdir. Günümüzde piyasada birçok çeşitte işlemci bulunmaktadır. Aslında işlemciler sadece bilgisayarda bulunan donanımlar değildir. Bulaşık makinesi, çamaşır makinesi, televizyon, fabrikalardaki otomatik makine ve cihazlar gibi daha birçok elektronik alette işlemciler bulunmaktadır. Nasıl ki insan beyni tüm organları sinir sistemi vasıtasıyla yönetiyorsa, bu elektronik aletlerde de işlemci aynı görevi 
Aynı zamanda Central Process yani merkezi işlem birimi anlamına gelir. işlemci için bilgisayarın beynidir diyebiliriz. Bilgisayar üzerinde yapılan bütün hareketler muhakkak işlemciye uğramaktadır. Klavyenin bir tuşuna basmak, fareyi hareket ettirmek birebir işlemcide gerçekleşir. İşlemciler ana depolama ve giriş çıkış işlemleri ile birlikte bilgisayarların veri işleyen ve yazılım komutlarını gerçekleştiren bölümdür. Merkezi işlem birimi aritmetik ve mantıksal işlem yapma yeteneğine sahiptir. İlk işlemciler belli işlemleri ve çoğu zamanda yalnızca tek bir işlemi gerçekleştirmek için üretilmiştir.
1970’lerde mikroişlemcilerin üretilmesiyle işlemcinin kullanım alanları da genişlemiştir. Bu sayede şuan kullanılan otomobiller, cep telefonları, bilgisayarlar ve daha birçok üründe bu işlemcilerden kullanılmaktadır. Mikroişlemcilerden de biraz bahsedecek olursak; yapısında milyonlarca transistör denilen yarı iletken malzeme bulunmaktadır. Elektrik sinyalleri bu transistörlerden geçer ve toplama, çıkarma, çarpma ve bölme gibi temel matematiksel işlemlere dönüştürülür. Bu işlemleri yapan bölüme de ALU (Arithmetic Logic Unit) denilmektedir.Merkezi işlem birimi aritmetik ve mantıksal işlem yapma yeteneğine sahiptir. Giriş ve çıkış birimleri arasında verilen yazılım ile uygun çalışmayı sağlar. Merkezi işlem birimi makine dili denilen düşük seviyeli kodlama sistemi ile çalışmaktadır. Bu kodlama sistemi bilgisayarın algılayabileceği işlem kodlarından oluşmaktadır. Bir mikroişlemcinin algılayabileceği kodların tamamına o işlemcinin komut kümesi denilmektedir. İşlemciler, mekanik parçası bulunmayan entegre devrelerdir. İçlerinde milyonlarca transistör bulunur ve ne kadar çok transistör içerirlerse o kadar hızlı çalışmaktadırlar. Isı problemleri nedeniyle de bir işlemci kullanılan trönsistör sayısını artırmak için istenilen boyutta yapılamaz. Ancak çok daha küçük transistörleri, birbirleri arasındaki devrelerin aralığını da küçülterek uygun bir işlemci kalıba sığdırmak mümkündür.Günümüzde çoğu işlemci 0,25 mikron olarak üretilmektedir. Bu mikron rakamı ne kadar aşağı düşerse işlemcilerin hızları da o derece artmaktadır. Her bilgisayar içinde komutların düzenli bir şekilde yerine getirilebilmesi için işlemlerini yerine getirme hızını belirleyen ve çeşitli donanım aygıtları arasında senkronizasyonu sağlayan dahili bir saat bulunur. İşlemci her bir komutu belirli bir saat döngüsünde yerine getirir. Saat hızlıysa işlemci de daha fazla komutu yerine getirir. 1 MHZ saniye 1 milyon saat döngüsüne karşılık gelmektedir. Yani 400 MHZ’lik bir işlemci saniyede 400 milyon döngü yapabilmektedir.

Merkezi işlem birimi yani işlemci bilgisayarların beyni niteliğindeki en önemli bileşendir. Bilgisayarda yapılmak istenen bütün hareketler ve işlevler işlemci sayesinde olmaktadır. Diğer aygıtlardan gelen verileri matematiksel işlemler yardımı ile işler, sonuca ulaşır ve sonucu gerekli yerlere gönderir. Tüm bu işlemler bir saniyeden bile az zamanda gerçekleşir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için örnek verecek olursak; 2 ve 3 sayılarını topla komutu verildiğinde işlemcinin aritmetik merkezini devreye sokarak, bu işlemi gerçekleştirir ve sonucu sizlere aktarır. MP3 dosyaları özel bir yöntemle kodlanmış dosyalardır. Bu dosyaları da açar, işler ve gerekli veriyi ses kartına iletir. Böylelikle sizler müzik sesini duymuş olursunuz. Kısacası hesaplama ya da karar verilmesi gereken her komutta işlemci devreye girer, hesaplama işlemlerinde ”aritmetik” karar verilmesi gereken işlemlerde de ”mantık” ünitesi devreye girer. Yani verilen komuta göre hareket ederek istenilen sonucu ortaya koymaktadır.
Devamını Oku
RAM Nedir? Nasıl Çalışır? Ne İşe Yarar?

RAM Nedir? Nasıl Çalışır? Ne İşe Yarar?



RAM (Random Access Memory) bilgisayar için beyin görevi gören, bir tür veri deposudur. Farklı bir ifadeyle açıklamak gerekirse, insanda beyin, makinede motor hangi görevi görüyorsa, RAM da bilgisayarda aynı işlevi görmektedir. Bilgisayar ortamında bilgileri saklama imkanı sunan RAM'in nasıl çalıştığı ve ne işe yaradığı makalemizde ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır.



İnsanda beyin, makinede motor hangi görevi yapıyorsa bilgisayarda da RAM o işlevi görür. Bir başka deyişle bilgisayarda çalışılan verilerin hızlı erişilebilirliğini artırmak için bilgisayar hafızasında tutmaya yarayan bir donanımdır. Tıpkı bir insanın beyni gibi, bilgisayarın ihtiyacı olan her bilgi RAM’de olmalıdır. Bir bilgisayarın belleği yani beyni olan RAM bilgisayarın kapasitesine göre olmalıdır. Yani daha fazla bilgi yükleyebilmek için bilgisayarın kaldıramayacağı bir RAM kullanmak işinizi kolaylaştırmaz.
İşte burada RAM’i destekleyici anakart ve diğer parçalar devreye girmektedir. Bunun yanında çok güçlü ve hızlı bir bilgisayarınız olsa bile eğer yavaş bir RAM’i varsa bilgisayarınız yavaş çalışacaktır. Sonuç olarak RAM bir bilgisayarın performanslı çalışması için en önemli parçalardan biridir.
DRAM ve SRAM olmak üzere iki çeşidi bulunan RAM’in bilgisayar içindeki verileri tutabilmesi için sürekli bir enerji ve güce ihtiyacı vardır. CD ve disketler gibi depolama alanlarında ise herhangi bir güce ihtiyaç yoktur.
Kelime anlamı olarak RAM “Random Access Memory” yani “Rastgele Erişilebilir Bellek” cümlesinin kısaltılması ile oluşmuş bir tanımdır. RAM, bilgisayar, ekran kartı ve birçok mikroişlemci modülünün içinde daimi olarak yer alan bir parçadır. Bilgisayarlar genellikle o an üzerinde çalıştıkları programlar ve işlemlerle ilgili bilgileri RAM diye adlandırılan bu hafıza bölümünde tutarlar. RAM ve sabit sürücü temel olarak aynı bilgileri saklarlar, ancak RAM’deki bilgilere erişme ve onları işleme hızı, sabit sürücüdeki bilgilere erişme ve onları işleme hızından çok daha büyüktür. RAM bir depolama aygıtıdır. Çalışması, bilgilerin depolanması ve modül üzerinde bilgilerin kalması için sürekli olarak enerji gereksinimi duymaktadır. Belleğe verilen enerji kesildiği anda üzerinde işlem yapılan bilgiler kaybolur. RAM genellikle tek bir devre üstünde çift taraflı olmak üzere 2 veya 2’nin katları olacak şekilde dizilmiş bellek yongalarından oluşmaktadır. Bu yongaların her biri farklı depolama alanlarına sahiptir. Aynı devre üzerinde bulunan yongaların toplam kapasitesi Ram belleğinin kapasitesini verir. Yongalar üzerinde sayısız transistörle doğru orantılı bir şekilde artan bellek kapasitelerine sahiptirler
RAM’in içinde 0 ve 1’leri bulunduran bölümler vardır. Bu bölümlerin her birine hücre denir. İşlemci talimatı gönderir, RAM üzerindeki adreslerde ilgili bilgi bulunur ve adres RAM kontrolörüne yollanır. İşlemciden gelen isteği koordine ederek belirli adreslere yollar. Bu adres üzerindeki transistörler hücreleri açarak gereken kapasitördeki bilginin okunmasını sağlar. Belli bir voltaj üzerinde şarj olmuş kapasitör iki sayı sisteminde 1’leri ve altında şarj olmuş kapasitörde 0’ları gösterir ve veriler de bu şekilde değerlendirilir. Kapasitörler üzerindeki şarjı çok çabuk kaybederler. Dolayısıyla şarj kaybı yaşanacağından bilgi kaybı gibi sonuçlar da doğar. Bu nedenden dolayı da DRAM’ler gibi yenileyici devre dediğimiz yapılar bulunur. Ayrıca SRAM’de her modülün yapısında 2-4 transistor bulunur, 1 bitlik 0 ve 1 değerlerini tutar. Daha net anlaşılması için işlemci bir bilgi işlediği zaman bu bilgiye daha sonra kolayca erişebilmek için onu RAM’e saklar. Bu işlemin yapılması istendiği zaman işlemci sistem veri yolu ve RAM modülüne yazma sinyali gönderir. RAM bu bilgiyi belli bir adreste saklar. Bu adres ileride gelecek olan bilgi sistemleri için gereklidir.
Bir RAM yongasında farklı iki veriye ulaşabilmek için ortalama aynı süre kullanılır. Fakat disk ve buna benzerleri okunan verinin başı bulunan noktaya yakınsa az zamanda uzak ise çok zaman harcanmakta ve baş konumu sürekli olarak değişmektedir. RAM, bilgisayarda işlenecek verilerin ve programların geçici olarak saklanması için kullanılır. Tüm programlar ve veriler önceden bir girdi biriminden ana belleğe yani RAM’e aktarılıp burada işlenir. RAM bilgisayarda ana hafıza ya da birincil depo, yükleme, gösterme, uygulamaları yönlendirme ve veri için çalışma alanıdır. Bu RAM tipi tümleşik devre biçiminde olmaktadır. Genel olarak hafıza çubuğu ya da RAM çubuğu olarak adlandırılmaktadır.
Bunun nedeni ise; devre kartlarının üzerinde, küçük devreler halinde plastik paketleme yardımı ile çubuklar halinde olmasıdır. Şuanki kullanılan kişisel bilgisayarlarda RAM eklemek veya değiştirmek için özel yuvalar bulunmaktadır. Bu alanlara istenilen GB’taki RAM’ler takılarak bilgisayarın olağandan hızlı olması sağlanır. Çoğu RAM hem yazılabilir hem de okunabilir durumdadır. Bu yüzden de okunan, yazılan hafıza isimleriyle de sık sık yer değiştirir. RAM’in yetersiz kaldığı durumlarda sabit disk geçici hafıza olarak da kullanılır. Ancak sistemi yavaşlattığı için tercih edilen bir durum değildir.
Devamını Oku
Sabit Sürücü (Harddisk) Nedir? Nasıl Çalışır? Ne İşe Yarar?

Sabit Sürücü (Harddisk) Nedir? Nasıl Çalışır? Ne İşe Yarar?




Bilgisayarın kapatılması veya elektriğin kesilmesi halinde bellekteki bütün bilgiler silinmektedir. Bellekte geçici olarak saklanan bilgileri kalıcı olarak saklamak için manyetik bir ortama aktarılması gerekmektedir.
Bunun için de harddisk yani sabit sürücülerden faydalanılmaktadır. Sabit sürücüler bilgisayara elektriğe bağlı değilken veya kapalıyken bile güvenli bir şekilde saklamak için kullanılan hafıza türüdür.
Bilgisayardaki tüm bilgilere sabit sürücüde kayıtlı bir biçimde tutulurlar, ancak bilgisayarın ihtiyacı olan bir bilgi geçici olarak RAM’e yazılıp oradan okunmaktadır. RAM’in sabit sürücüden farkı ise, ona göre çok daha hızlı olmasıdır. Sabit sürücüler verilere erişimin hızı açısından RAM’e göre oldukça yavaştır, fakat maliyetinin düşük olması bu hafıza türlerinin tercih edilmesini sağlamaktadır. Bir sabit sürücü (harddisk) alırken ne kadar büyüklükte bir sabit sürücüye ihtiyacınız olduğunu bilmeniz gerekmektedir. Depolayacağınız videolar, fotoğraflar, MP3 dosyaları gibi bilgilerin kapladığı alanı bilmeli, ona yetecek büyüklükte bir sabit sürücü almalısınız.
Veri depolanması amacı ile kullanılan manyetik kayıt ortamlarıdır. Sabit sürücülerin en sık kullanım yeri bilgisayarlardır. Ses, görüntü, yazılımlar, veri tabanları gibi büyük miktarlardaki bilgiler, gerektiğinde kullanılmak üzere sabit sürücülere kayıt edilir. Bu sürücülerde veri yazımı; metal, cam veya plastikten yapılmış, yüzeyi demir oksit ya da başka manyetik özellikteki malzeme ile kaplı diskler üzerine yapılır. Bu kayıt edilen bütün veriler ya da bilgiler mıknatıslanma yolu ile kaydedildiğinden istenerek silinene kadar sabit kalmaktadırlar. Bütün veriler veya bilgiler elektrik kesintileri gibi durumlarda bilgisayar bellek yongalarındaki gibi kaybolmazlar bu nedenle de sabit sürücü olarak adlandırılmaktadır.
Bazı harddiskler bilgisayara takılıp çıkartılabilirken, elektrik tasarruf cihazlarını destekleyen harddiskler bilgisayara sabit olarak kalmaktadır. Ayrıca harddiskler kullanımları bakımından dayanıklı ve uzun ömürlüdür. Yani bilgisayarın bilgi depolamak için kullandığı en temel birimidir. Bir sabit sürücünün saklayabileceği bilgilerin miktarı, MB (Mega Byte)GB (Giga Byte) ve TB (Tera Byte) ile ölçülür. Günümüz sabit sürücülerin kapasitesi 500 GB – 2TB arasında değişmektedir.
Sabit sürücüler bir diğer adıyla harddisk sürücüleri, dönen disklerden oluşan bir cihazdır. Her bir diskin yüzeyi, manyetik alan etkisine sahip manyetik bir bantla kaplanmıştır. Disk plakları manyetik özelliğe sahip olmayan alüminyum ya da cam gibi malzemelerden yapılmaktadır. Disklerin yüzeyine çok yakın olarak konumlandırılan yazma/okuma kafaları vardır. Manyetik kafanın daha önce belirtilen yapısal özellikleri itibariyle verinin bu plaka üzerindeki organizasyonu kolaylıkla sağlanır.
Bu veri organizasyonu ”iz” (track) adı verilen halka setleri ile yapılmaktadır. Plaka üzerinde eşit genişlikte ve binlerce iz bulunmaktadır. Ayrıca her halka seti arasında belli büyüklükte boşluklar bulunur. Bu boşluklar sayesinde kafanın yanlış hizalanması ya da manyetik alanlara girişim yaparak hatalara neden olması önlenmiş olur. Dönen diskin merkezine yakın olan bir bit sabit bir noktadan merkeze uzak bir bite göre daha yavaş geçer. Okuma kafası bitleri okurken oluşan hız farkı nedeniyle oluşabilecek hataları ve yavaşlamayı önlemek için bütün bitler aynı hızla okunmak zorundadır. Bunu yapabilmek için diskin segmentlerine kaydedilen bitlerin arasındaki boşlukların artırılması sağlanmalıdır. Bu sayede veriler sabit bir hızla dönen bir diskte sabit bir oranla taranabilir.Sabit sürücü, harddisk veya HDD olarak bilinmektedir. Bilgisayarlarda bilgi depolanmasına yarayan, RAM’lerden farklı olarak elektrik kesilse bile bilgilerin halen saklandığı farklı hızlarda ve farklı boyutlarda bulunan manyetik bir ortamda verilerin, bilgilerin kayıt altına alınmasını sağlayan bilgisayarın hafıza türlerinden biridir. Yani kalıcı hafıza birimidir. Yapısı gereği içinde üzerinde şekillenebilir metallerin olduğu disk plakalar üzerinde çalışmaktadır

Devamını Oku
MİNİMUM BİR BİLGİSAYARIN & ÖNERİLEN SİSTEM GEREKSİNİMLERİ

MİNİMUM BİR BİLGİSAYARIN & ÖNERİLEN SİSTEM GEREKSİNİMLERİ


MİNİMUM ÖZELLİKLER
2 GHz işlemci
1 GB RAM (Windows Vista ve 7 kullanıcıları için 2 GB ya da daha fazla RAM)
8 GB boş sabit disk alanı
Shader versiyon 2.0 uyumlu ekran kartı
DirectX v9.0c veya daha üst sürüm desteği
Ekran çözünürlüğü 1920x1200
Windows XP (SADECE Service Pack 3), Windows Vista, Windows 7, Windows 8 veya Windows 10.
SSE2  özellikli ya da üstü işlemci (SSE1 özellikli işlemciler desteklenmemektedir.)


ÖNERİLEN ÖZELLİKLER
3 GHz işlemci
2 GB RAM (Windows Vista ve 7 kullanıcıları için 4 GB ya da daha fazla RAM)
12 GB boş sabit disk alanı
GeForce 8800 ya da eşdeğeri ekran kartı (Paylaşımlı GPU’lar için en az 512MB Ekran Kartı Belleği (VRAM))
DirectX v9.0c veya daha üst sürüm desteği
En güncel service pack yüklü Windows XP (Service Pack 3), en güncel service pack yüklü Windows Vista, en güncel service pack yüklü Windows 7, Windows 8 veya Windows 10.
Microsoft’tan indirilen .NET Framework’ün en son güncellemesi
PVP.net'e bağlanmak için, Adobe Air'in en son sürümü gerekir. Adobe Air, League of Legends'ın kurulum dosyalarıyla beraber gelmekte; ama aynı zamanda Adobe'un internet sitesinden de indirilebilir


EN UYGUN DONANIM TAVSİYELERİ
CPU
Minimum: 2.0+ GHz İşlemci*

*Çok çekirdekli işlemci kullanan oyuncuların, her çekirdeğin en az 2.0 GHz’i desteklediğinden emin olmaları gerekir.

Önerilen: 3 GHz Çift Çekirdekli İşlemci

Nedir?
Merkezi İşlem Birimi (CPU), temelde bilgisayarının beynidir. İşlemci, en temel talimatlardan en karmaşık işlemlere kadar herşeyi yürütür.

Ne işime yarar?
CPU’n bilgisayarındaki tüm işlemleri yürütür. Yani, bir programın ne kadar çabuk açıldığı gibi şeyleri kontrol eder. İşlem hızı gigahertz (GHz) ile ölçülür; 1 GHz, saniyede bir milyar talimata eşittir. Bu nedenle CPU’n ne kadar iyiyse, bilgisayarın o kadar hızlı çalışacaktır.


BELLEK (RAM)
Minimum:1 GB RAM*

*Windows Vista ve Windows 7 kullanıcıları için 2 GB ya da daha fazla RAM.

Önerilen: 4 GB RAM*

Nedir?
Rastgele Erişimli Bellek (RAM), direkt olarak anakartına takılan özel bir bellektir. Ne zaman bir program çalıştırsan, program bilgisayarının sabit diskinden RAM’ine yüklenir. RAM, yazma ve okuma açısından oldukça hızlıdır ve programların çok kısa sürede yüklenmesini sağlar. Bilgisayarınızı her yeniden başlattığında, bilgisayarın RAM’inde saklanan herşeyi siler.

Ne işime yarar?
Ne kadar çok RAM’e sahip olursan, o kadar çok bilgi sabit diskin yerine RAM’inde saklanır. Bu da bilgisayarının hızını büyük ölçüde arttırır. Maalesef, bilgisayarında aynı anda bir çok programın açık olması, kullanılabilir belleğinin tümünü harcayabilir. Bu durum, yükleme hızının oldukça yavaşlamasına ve hatta oyununun çökmesine neden olabilir. League of Legends oynamaya başlamadan önce, gereksiz programları mümkün olduğunca kapatmaya çalış. Bilgisayarının hızında ani bir artış fark edeceksin!


DİSK ALANI
Minimum: 8 GB boş sabit disk alanı

Önerilen: 12 GB boş sabit disk alanı

Nedir?
Sabit sürücün, bilgisayarındaki tüm verinin saklandığı yerdir. Tüm dosyalarının, klasörlerinin, programlarının, vb. fiziksel konumudur. Bilgiler, sabit sürücünde manyetik olarak saklanır. Yani RAM'inin aksine, bilgisayarını kapatsan bile bu bilgiler sabit sürücünde kalır. (Sabit disk sürücüler (SSD’ler) farklı tür bir sabit sürücüdür ve flaş bellek mantığı ile çalışırlar. Eski tip sabit sürücülerin aksine, verileri yazmak için hareket eden parçalar kullanmazlar)

Ne işime yarar?
Başlangıçta League of Legends’ın kurulumu, daha sonra da her iki haftada bir çıkan yamalar için belli bir boş alan gerekir. Kaydedilen oyun dosyaları ve sürekli olarak eklenen yeni içerikler dolayısıyla, League of Legends için gerekli olan alan artış göstermekte. Bu nedenle, sabit diskinde fazladan boş alanın bulunması, her zaman yararlıdır. Bahsi geçen minimum özellikler başlangıçtaki kurulum için, önerilenler ise gelecekteki güncellemeleri kapsaması içindir.


MİNCONFİG AYARLARI NASIL YAPILIR?
Bu ayarlar, mevcut oyun-içi ayarlarını değiştirir.
MinConfig Ayarları dosyası nedir? Bu adımları takip etmek, oyunu minimum yapılandırma ayarlarında çalıştırmanı sağlar. Oyun ayarlarının bilgisayar özelliklerinin üstünde kaldığı durumlarda, MinConfig ayarları oyunun yüklenmesini kolaylaştırır.
Dosyayı klasöre çıkart.
LoL hesabına giriş yap.
"Config" klasörünü aç (varsayılan konum: C:\Riot Games\League of Legends\Config)
game.cfg ve PersistedSettings.json dosyalarını seç ve "Config" klasörünün içine sürükle.
Eğer dosyalardan herhangi biri için, zaten mevcut olduğu uyarısını alırsan, dosyayı kopyala ve mevcut olanı değiştir. Eğer bu uyarıyı almazsan, adımları takip etmeye devam et.
Özel bir oyun oluştur. Oyun, minimum yapılandırma ayarlarında çalışıyor olmalı.

Devamını Oku
 İşlemci Ne Kadar Isınrısa Zarar Verir

İşlemci Ne Kadar Isınrısa Zarar Verir



Arada bir PC’nizin işlemcisinin çok ısındığı ile ilgili paranoya yaşadığınız oluyordur. Bu genellikle cihazı aslında aşırı zorluyor olduğunuzun farkında olduğunuzun farkındasınız da demektir. Peki, CPU için hkaç derece sıcaklıklar, ne kadar zararlı olabilir?

Bu tür paranoyalar yaşamamak için HW Monitor ya da HW Info 64/32 gibi uygulamalar kullanarak sisteminizi devamlı kontrol altında tutmanız mümkün. Ancak ısınan bir CPU’nun hangi derecede ve ne kadar hasar yaratabileceğini biliyor musunuz?

CPU çok ısınırsa hasar görür mü?
Aslında bunun cevabı kısaca, hayır! Çünkü hiçbir şekilde bir CPU’nun hasar görecek kadar ısınmasına ilk olarak sisteminiz izin vermez. Öte yandan PC’yi bütünleyen her bir birimin sorusuz çalışıyor olması da CPU’nun ısınmasını engelleyen bir durum. Gerçek saat değerlerinde çalışan bir CPU özellikle masaüstü PC’lerde ısınma sıkıntısı yaşamaz.

Hangi ısılarda CPU’ya ne olur?

Ama yine de ısınmanı söz konusu olabileceği durumlar oluşabilir. Soğutma sistemi kirli olabilir. Fanlar yeterince hava iletmiyor olabilirler.  Bunu da anlayabilmek için CPU sıcaklığını kontrol etmek en sağlıklı yöntemdir.

 60°C: Hiçbir sıkıntınız yoktur.

 60-70°C: Evet, ılık olabilir belki de fanlarda bir miktar toz vardır, kontrol edin.

70-80°C: Biraz CPU overclock yaptıysanız oldukça makul bir ısıdır, 100 MHz ‘in altına düşmeye çalışın ya da fanlarınızı buna göre güçlendirin ya da temizleyin.

80-90°C: Isı dolaşımında bir tıkanıklık olduğu kesin görünüyor. Ancak bu sıcaklığı görebiliyor olmanız sisteminizin CPU’yu da koruyamadığı anlamına geliyor. BIOS ayarlarına bir göz atın. Bu dereceyi okuyorsanız, bu artık ciddi önlem gerektiği anlamına geliyor.
70°C’dereceden yukarı: Bu derece CPU ömrünüzün birkaç ay içinde sona ereceği anlamına geliyor. Bu kadar yüksek voltaj tüketen bir CPU’nun ömrü de çok kısa 
olacaktır.
Normal sıcaklık seviyesi nedir?
Günlük kullanımlarda bir masaüstü bilgisayarının CPU sıcaklığı en yoğun işlemlerde en fazla 50-70°C arasında oynar. Overclock yaparak 80°C dereceye kadar CPU’yu zorlamak işlemcinin ömrünü kısalttığından hiç tavsiye edilmez. Göz göre göre CPU’nuzu öldürüyorsunuz anlamına gelir.

Teoriye göre 90°C derecede CPU hala güvendedir. Çoğu CPU kullanım kılavuzunda dayandıkları ısı eşikleri 105-110°C olarak gösterilir. Ancak bunun CPU ömrünü hızla tüketiyor olduğu da bir uyarın olarak belirtilir. Uzun süre açık kalacak olan PC’lerde 80°C’dereceden aşağı olan her ısı aslında yüksek ama normaldir. PC’nizin BIOS ayarları bu ısıya izin verebiliyorsa kullanmanız çok sakıncalı sayılmaz. Ancak soğutma sistemlerini gözden geçirmeniz gerekebilir.
Eğer overclock yapacaksanız bunu standart soğutma altyapısıyla yapmamanızı öneririz.
Devamını Oku
Gelmiş Geçmiş En Tehlikeli Bilgisayar Virüsleri

Gelmiş Geçmiş En Tehlikeli Bilgisayar Virüsleri




Bilişim tarihinin en zarar verici yazılımları olarak yüz milyonlarca bilgisayarı etkileyen bu virüsler, hesaplanması mümkün olmayan maddi kayıplara yol açtı. İşte virüs tarihi

Gün geçtikçe yaygınlaşan ve gerçek hayatta gerçekleştirilen birçok aktivitenin taşındığı devasa bir platform olan İnternet, son 10 yılda oldukça yol kat etti. . 

Dünyayı küçük bir köy haline getiren ve iletişimin dışında bankacılıktan, alışverişe kadar geniş kulvarda insanlara hizmet veren İnternet, genelde insanlığa faydalı gibi görünse de, aslında içerisinde barındırdığı tehditlerle birçok kişinin kabusu olabiliyor. 

Bu nedenle, bugün milyonlarca farklı virüsün barındığı İnternet’in zararlılarına karşılık geliştirilen birçok anti-virüs yazılımına rastlayabilirsiniz. Birbirinden farklı güvenlik çözümü sunan bu yazılımlar sayesinde kullanıcılar bu zararlılara karşı tam olarak olmasa da, maksimum seviyede güvenliklerini sağlayabiliyorlar. 

Bilişim tarihinin en zarar verici yazılımları olarak yüz milyonlarca bilgisayarı etkileyen bu virüsler, hesaplanması mümkün olmayan maddi kayıplara yol açtı. İşte virüs tarihinde en zararlılar kategorisinin ilk 10’u… 


CIH (1998) 
Dünya genelinde yaklaşık 20 ila 80 milyon dolar zarara yol açan ve PC'lerde bulunan sayısız hayati önemdeki veriyi bir anda yok eden CIH, 1998 yılında ortaya çıkarak tüm dünyanın bir numaralı kabusu oldu. 

1998 yılının Haziran ayında Tayvan'da ortaya çıkan ve çok kısa bir sürede tüm dünyaya yayılan CIH'in en önemli özelliği şüphesiz CIH'in dünyada bilinen en yıkıcı ve tehlikeli virüs olmasıydı. CIH, Windows 95, 98 ve ME işletim sistemlerinde bulunan tüm hayati uygulama dosyalarına bulaşarak bu sistemlerde çalışan PC'leri kısa sürede çökertmeyi başarmıştı. 

CIH'in en tehlikeli yanı ise virüsün harekete geçmesiyle birlikte sunucu bilgisayarın HDD'sinde bulunan tüm verilerin üzerine veri girişi yaparak sistemleri çökertmesiydi. Bunun yanında BIOS'a da sızan CIH, bilgisayarların boot-up fonksiyonunu da pasifleştirebiliyordu. 

Ayrıca birçok yazılımın içine sızan CIH, bu yazılımlar aracılığıyla dünya geneline daha kolay yayılmayı başarmıştı. Örneğin Activision'ın o yıllarda meşhur olan Sin adlı oyununun demo sürümü dahi bu virüsü içermekteydi; bu nedenle bu oyunun demo sürümünü sistemine kuran hemen herkes, bilmeden CIH'i sistemine sokmuş oluyordu. 

Çernobil virüsü olarak da adlandırılan ve Çernobil'in neden olduğu büyük yıkım etkisiyle benzer yanları olan CIH, Windows 2000, XP ve NT gibi CIH'e kolay teslim olmayan sağlam işletim sistemleri sayesinde bugün için artık tehdit olmaktan çıkmıştır. 


Melissa (1999) 
İlk olarak 26 Mart 1999 yılında görülen ve İnternet mail sistemlerini çökerten Melissa, her ne kadar zararsız ve hoş bir ismi olsa da, kullanıcıları yaklaşık 300 ila 600 milyon dolar zarara uğrattığı sanılıyor. 

Oldukça hızlı bir şekilde yayılan ve sistemlerinde Outlook yazılımını kullanan Intel ve Microsoft başta olmak üzere birçok şirketin tüm e-mail sistemini çökerten Melissa, Microsoft'un Outlook yazılımını kullanarak kendine mail atmak suretiyle virüsü sistemlere bulaştırıyordu. 

Gönderilen e-mail ise şu mesajı içeriyordu: "İşte aradığınız belge... Bu belgeyi sakın kimseye gösterme ;-)". Bu mesajı okuyan ve bir tehdit unsuru olduğunu anlayamayan binlerce kullanıcı, bu mesajın yer aldığı e-mail'de bulunan ilişikteki .DOC belgesini açmak suretiyle Melissa'yı sistemlerine bulaştırdı. 

MS Word 97 ve Word 2000 gibi milyonlarca kullanıcısı bulunan kelime işlemcileri kullandığından çok kısa sürede tüm dünyaya yayılan Melissa tehdidi, Word 2003 ve sonraki kelime işlemci yazılımları ile tamamen ortadan kalkmıştır. 

Loveletter (2000) 
Loveletter (Aşk mektubu) olarak da bilinen ve bir Visual Basic script'i olan ILOVEYOU, ilk olarak 3 Mayıs 2000 tarihinde görüldü. 

8 yıl önce Hong Kong'da ortaya çıkan bu virüs, Love-Letter-For-You.TXT.vbs isimli bir dosyayı içeren ILOVEYOU başlıklı e-mail'leri İnternet üzerinden PC'lere dağıtmak suretiyle yayılmaya çalışıyordu. 

Melissa'ya benzer şekilde MS Outlook yazılımını kullanarak kişi rehberi kayıtlarına mail'ler gönderen ILOVEYOU'nun yaklaşık olarak 10 ila 15 milyar dolar zarara neden olduğu sanılıyor. 

O günlerde email'lerin ilişiğinde bulunan dosyalarla virüslerin yayılması son derece modaydı; ILOVEYOU da bu yolu izledi ve milyonlarca kişinin bilgisayarına sızarak bilinen en tehlikeli virüsler arasına adını altın harflerle yazdırmayı başardı. 

Code Red (2001) 
Bir bilgisayar worm'u olarak bilinen ve ağ sunucuları üzerinde yayılan Code Red, ilk olarak 13 Temmuz 2001 yılında görüldü. 

Oldukça tehlikeli olan bu worm'un hedefi ise Microsoft'un İnternet Information Server (IIS) Web sunucusunu kullanan bilgisayarlardı. IIS işletim sistemindeki spesifik zayıf noktaları yakalayıp tespit eden ve bu noktaları sömürmeye çalışan Code Red, Microsoft'un daha sonraları yayınladığı bir yama sayesinde tarihin tozlu sayfalarına karıştı. 

Yaklaşık 2.6 milyar dolar zarara neden olduğu sanılan ve aynı zamanda Bady ismiyle de bilinen Code Red, sistemlere maksimum seviyede zarar verilebilmesi için geliştirilmişti. Bu virüsün gazabına uğrayan sunucunun etkisinde kalan web sayfalarında ise şu mesaj görüntüleniyordu: "HELLO! Welcome to http://www.worm.com! Hacked by Chinese!". 

400.000 kadar sunucuyu etkilediği sanılan Code Red, kısa sürede bir milyondan fazla bilgisayara sızmayı da başarmıştı. 

SQL Slammer (2003) 
SQL Slammer, diğer virüslerin aksine bir Cumartesi günü ortaya çıktığından dolayı, zarar da haliyle özellikle şirketler için daha düşük oldu. 

Ancak buna rağmen 500.000 kadar sunucuya bulaşan ve Güney Kore'nin İnternet bağlantısını neredeyse 12 saat boyunca dondurmayı başaran SQL Slammer, ilk olarak 25 Ocak 2003 yılında görüldü. 

Sapphire (safir) ismiyle de tanınan ve 75.000 kadar bilgisayarı 10 dakika içerisinde esir almayı başaran SQL Slammer, o günlerde global İnternet trafiği üzerinde son derece etkili olmayı başarmıştı. Fakat Sapphire'in hedefi diğer virüslerin aksine PC kullanıcıları değil, sunuculardı. 

Tek bir paket halinde olan ve yaklaşık 376-byte boyutunda olan bu worm, karışık IP adresleri üreterek, kendisini oluşturduğu bu IP adreslerine göndermeye çalışıyordu. 

Blaster (2003) 
İsmi hafızalardan silinmeyen ve 2003 yılına damgasını vuran Blaster, dünya genelinde 2 ila 10 milyar dolar zarara neden oldu ve kısa sürede hızla yaygınlaşarak onbinlerce bilgisayara sızmayı başardı. 

2003 yılının yaz aylarında ortaya çıkan Blaster, Lovsan ya da MSBlast olarak da biliniyor. İlk olarak Ağustos ayının 11'inde tespit edilen ve hızla yaygınlaşmaya başlayan Blaster, sadece iki gün içerisinde binlerce PC'yi etkisi altına aldı. 

Network ve İnternet trafiğini kullanarak özellikle Windows 2000 ve XP'deki gedikleri kullanan Blaster, aktive olduğunda PC kullanıcısı sistemin derhal kapatılması yönünde bir uyarı penceresiyle karşılaşıyordu. 

Microsoft'un o yıllarda başında olan Bill Gates'e 'para kazanmayı bırak da yazılımındaki gedikleri kapat' diye uyarıda bulunmayı da ihmal etmeyen MSBLAST.EXE kodu içerisinde gizlenen Blaster, 'I just want to say LOVE YOU SAN!!' ve 'bill Gates why do you make this possible? Stop making Money and fix your software!!' mesajlarını da içeriyordu. 

Sobig.F (2003) 
Blaster'ın küllerinden doğan ve 5 ila 10 milyar dolar zarara neden olduğu sanılan Sobig worm'u, 2003 yılının bir diğer kabusu olmuştu. 

Yaklaşık olarak 1 milyon PC'yi etkisi altına almayı başaran ve şirket ve ev kullanıcıları için Ağustos ayını kabusa çeviren Sobig.F, ilk olarak 19 Ağustos tarihinde kayıtlara geçti. 

Kendisinin sadece 24 saat içinde 1 milyon kopyasını oluşturan Sobig.F, e-mail'lerde yer alan ilişikteki dosyaları kullanarak yayılma fırsatı buldu. 

10 Eylül 2003 tarihine kadar etkisini sürdüren Sobig.F, bu tarihten itibaren pasif konuma getirildi ve bir tehdit olmaktan çıktı. Microsoft'un Sobig.F ile ilgili yaptığı bir açıklamasında, bu virüsü geliştiren kişinin en az 250.000 doları cebine indirdiği vurgulanırken, bu kişinin henüz yakalanamadığı da ifade edildi. 

Bagle (2004) 
On milyonlarca dolar zarara neden olan ve sayısız PC'ye sızmayı başaran bir diğer virüs de 2004 yılında kendini gösteren Bagle'dı. 

Sofistike yapıda bir worm olarak bilinen ve 18 Ocak 2004 tarihinde ilk kez görülen Bagle, pek çokları gibi e-mail'lerde yer alan ilişikteki dosyaları kullanarak yayılmaya çalışıyordu. 

Bagle'ın tehdit unsuru olmasının en büyük nedeni ise bu virüsün yaklaşık 60 ila 100 kadar türevinin olmasıydı. Diğer bir deyişle Bagle'ın virüs tarayıcılara yakalanması pek kolay değildi; zira 100'e yakın farklı türü bulunan bir virüsün tespiti nispeten zordu. 

PC'lere sızan Bagle, bir TCP portuna açılan arka kapıyı kullanarak sistemde bulunan veri ve uygulamalara kolayca ulaşabiliyordu. Finansal ve kişisel bilgiler dahil hemen her veriye eli uzanabilen Bagle'ın Bagle.B varyantının yayılması 28 Ocak 2004 tarihinden itibaren durduruldu; ancak Bagle'ın diğer varyantları bugün için hala tehdit unsuru olmayı sürdürüyor. 

MyDoom (2004) 
MyDoom'un bilinen en büyük fonksiyonu, global İnternet performansını yaklaşık olarak %10 oranında yavaşlatmasıydı. Bunun yanında MyDoom'un etkili olduğu günlerde, web sayfaları da neredeyse %50 oranında daha yavaş açılabiliyordu. 

26 Ocak 2004 yılında kendini gösteren ve birkaç saat içerisinde şok bir dalgayla tüm dünyaya yayılan bu worm, e-mail'leri yayılmak için bir araç olarak kullanıyordu. Norvarg ismiyle de anılan MyDoom, bu makalemizde bahsettiğimiz diğer pek çok virüsün yayılma politikasını izliyordu. 

'Mail Transaction Failed' mesajını içeren hata mesajlarıyla görülen MyDoom, o yıllarda yoğun olarak kullanılan Kazaa'nın paylaşım klasörlerini de yayılmak için kullanmıştı. 

Maddi olarak zararın boyutu tam olarak kestirilemeyen MyDoom'un serüvenine ise 12 Şubat 2004 tarihinde son verildi. 

Sasser (2004) 
30 Nisan 2004 tarihi itibariyle görülmeye başlanan ve on milyonlarca dolar zarara neden olan Sasser'ın etkisi dünya genelinde oldukça büyük oldu. 

Delta havayollarının dahi sistemlerine giren ve uçuşların ertelenmesine neden olan Sasser, birçok şirketi milyonlarca dolar zarara uğratmıştı. Bilinen klasik worm'ların aksine, e-mail ile yayılmayı tercih etmeyen Sasser, güncel olmayan Windows 2000 ve XP sistemleri altında bulunan güvenlik gediklerini kullanmak suretiyle yayılıyordu. 

17 yaşındaki bir Alman lise öğrencisi tarafından yazılan ve 18. yaş gününde yaymaya başladığı Sasser'ın yarattığı zarar öylesine büyük oldu ki, bu Alman genci bilgisayarlara karşı sabotajda bulunduğundan dolayı hapis cezasına çarptırıldı. 
Devamını Oku
En Çok Kulanılan Programlama Dilleri

En Çok Kulanılan Programlama Dilleri

Devamını Oku